Mayıs 9, 2021

Bi’ Film – Big Fish (2003)

Bi’ Film – Big Fish – 2003

Big Fish

“When you see the love of your love, time stops… But when it starts again, it is much faster than you can catch up with it”

Geç kalmış bir yazı bu, nisandan beri bekleyen… Zaten şu sıralar pek çok şeye geç kalıyorum. Ancak her şey için doğru zaman; o şeyin gerçekleştiği zamandır, tabi bunu kanıtlayamam. Peki siz, aksini ispat edebilir misiniz?

Neden en sevdiğim film Big Fish?

Neden en sevdiğim film Big Fish?

İnanın, tam olarak bilmiyorum. (Belki biliyorum.) Ancak bu filmi her izleyişimde hem ağlayıp hem gülüyorum… Bazı filmler hayatın kendisine, diğerlerine nazaran daha çok benziyor. Ama Big Fish için bundan daha iyisini söyleyebilirim. Bu film hayata benzediği kadar da benzemiyor. En azından ilk bakışta…

Edward Bloom’un gerçeğin ötesine geçen hikâyesi… Bir Tim Burton filmi. Bu yüzden filmi izlediğinizde bir filmden fazlasını izliyorsunuz…  Filmdeki herkesin bir hikayesi var ve -nasıl demeli- izlediğinizde hepsini görüyorsunuz. Filmde en sevdiğim noktalardan biri bu.

Big Fish

Bu film ne mi anlatıyor?

Yeterince isterseniz bazı şeylerin gerçek olabileceğini… Bazı korkunç görünen şeylerin aslında o kadar da korkunç olmadığını… İnsanların kibrinin ya da kötü mizacının altında yatanın yalnızlık olabileceğini… İyi yerlere çıkan yolların meşakkatli olduğunu… Gerçek bir hedefe sahip birinin geri kalan her şeye hayır diyebileceğini… İnsanın küçücük şeylere tutunup çok uzun süre bekleyebileceğini ve yine bu küçücük şeylerin insanı nasıl mutlu edebileceğini… “Evet” cevabı almak istediğinizde karşı tarafa “hayır” deme şansı vermemek gerekebileceğini. Bu beş eyaletteki bütün nergisleri almanız anlamına gelse bile…

Big Fish

Aynı zamanda bazı hikâyelerin gerçeğe tercih edilebileceğini… Sanırım, filmde en çok sevdiğim nokta bu. Sonuçta insan neye inanıyorsa onu yaşıyor…

“Göreceksiniz ya ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım…’’ böyle demez mi, Sabahattin Ali Kürk Mantolu Madonnası’nda? Kötü anıları, iyi kurgulanmış hikayelerle değiştirmek neden kötü olsun ki? Mesela bir doğum hikayesini (Filmi izlediyseniz ya da izlerseniz ne demek istediğimi anlarsınız.). Sonuçta her şey düşüncede bitiyor, iyi bir hayalciyseniz gözlerinizi kapattığınızda istediğiniz yerde istediğiniz kişi olursunuz. Gerçeklere gereğinden fazla değer katıp, onları değişmez yapan bizler değil miyiz?

Kocaman bir balığı yakalamaya çalışıyoruz hayatımız boyunca… Kocaman olduğunu sandığımız… Kaçtıkça büyüyen bir balığı, gittikçe gözümüzde daha da büyüttüğümüz bir balık. Yüzme bilmeyen biri nasıl bakarsa denizin dibindeki inciye, öyle bakıyoruz… Ya da b-alık olan biziz, akvaryum camının arkasından bakıyoruz. Gerçi bilmiyorum, kaçan balık belki de gerçekten büyüktür. Ama yine de sormadan edemiyorum, öyle olsaydı takılmaz mıydı ağlara? Belki de çoğu şey sandığımızdan daha azıdır?

30.09.15

Ece ÇELİK

Leave A Comment