Dr. Diyetisyen Ece ÇELİK ATALAY, 2014 yılında Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden şeref öğrencisi olarak başarıyla mezun olmuştur. Üniversite eğitimi süresince, Hacettepe Üniversitesi Erişkin Hastanesi’nde onkoloji, nutrisyon destek, poliklinik ve dahiliye bölümlerinde yetişkin beslenmesi konusunda çeşitli stajlar gerçekleştirmiş; aynı zamanda Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yetişkin beslenmesi konularında deneyim kazanmıştır. Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim Araştırma Hastanesi’nde anne ve çocuk beslenmesi, Hacettepe Üniversitesi İhsan Doğramacı Çocuk Hastanesi’nde çocuk beslenmesi ve Türk Hava Yolları Turkish Do&co Yemek Firması ile Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri mutfağında kurum beslenmesi alanlarında başarıyla stajlarını tamamlamıştır.
Mezuniyetinin ardından Hacettepe Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimine başlayan Ece ÇELİK ATALAY, 2 yıl süresince araştırma görevlisi olarak görev yapmış ve Obezite Cerrahisi alanında gerçekleştirdiği yüksek lisans eğitimini “Bariatrik Cerrahi Hastalarında Beslenme ve Davranış Tutumu Üzerine Ölçek Geliştirme” adlı teziyle tamamlayarak “uzman diyetisyen” ünvanını kazanmıştır. Bu süreçten itibaren birçok tüp mide ameliyatı geçirmiş hastaya obezite cerrahisi süreçlerinde beslenme danışmanlığı sunmuştur.
2018 yılında Bahçeşehir Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak akademik kadroya katılan Ece ÇELİK ATALAY, beslenme dersleri verme fırsatı bulmuş ve 2024 yılı itibariyle Gazi Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik alanındaki doktora eğitimini tamamlamıştır. Doktora çalışması tüp bebek tedavisi alanında, infertil hastalarla beslenme konusunda odaklanmış ve aynı zamanda doktorasını infertil bireylerde, beslenme ve gıda katkı maddeleri tüketimi konusunda gerçekleştirmiştir.
Eğitim hayatı boyunca birçok kongre, seminer ve çalıştaya katılan Ece ÇELİK ATALAY, sözel ve poster bildiriler sunma şansını elde etmiştir. Obezite Cerrahisi Diyetisyenliği, Onkolojide Beslenme sertifikalı kurs programlarına katılmış ve farklı beslenme eğitimlerine dahil olmuştur. Çalıştığı üniversitelerde “Yaşlılarda Beslenme” konulu sempozyumların düzenleme komitesinde görev alarak konuşmacı olarak katkı sağlamıştır. Gazi Üniversitesi bünyesinde kurulan GEBAM’da otizm ve beslenme alanında düzenlenen çalıştaylara aktif olarak katılmıştır. Aynı zamanda Keçiörengücü Spor Kulübü’nde sporcu beslenmesi üzerine başarılı eğitimler vermiştir. Mezun olduğu günden bu yana akademik çalışmalarının yanı sıra birçok kişiye beslenme danışmanlığı vermiştir.
Dr. Diyetisyen Ece ÇELİK ATALAY, bireysel beslenme danışmanlığı vermekte ve mesleki deneyimini profesyonel bir yaklaşımla sürdürmeye devam etmektedir. Meslek hayatı boyunca geniş bir danışan kitlesine beslenme danışmanlığı hizmeti sunarak, kilo verme, kilo alma, gebe ve emzikli beslenmesi, sporcu beslenmesi, diyabet, kalp hastalıkları, menopoz döneminde beslenme, huzursuz bağırsak sendromunda beslenme, obezite cerrahisinde beslenme, tüp bebek tedavisinde beslenme gibi çeşitli konularda uzmanlık kazanmış ve beslenme danışmanlığını kişiye özel bir yaklaşımla ele alarak, öncelikle zarar verme ilkesiyle hareket etmekte ve tıbbi beslenme tedavisini bir beslenme eğitimi süreci olarak değerlendirmektedir.
Bu sitede, çok severek ve çok isteyerek seçtiğim bu mesleğe ilişkin edindiğim bilgileri sizlerle paylaşmayı hedefledim. Beslenme danışmanlığı hizmeti almak isterseniz, online diyet sekmesine tıklayarak bilgi alabilirsiniz.
Aşağıda, beni anlattığını düşündüğüm, kendi kalemimden bir öykü bulunmakta, bir uçurtma öyküsü… Ancak ben, herkesin bu öyküde kendinden bir şeyler bulabileceğini düşünüyorum. Çilek tadında günler diliyorum.
Sevgiyle kalın…
Doktor Diyetisyen Ece ÇELİK ATALAY
Bir Uçurtma Öyküsü
‘’Sıkı tut! Sakın bırakma.‘’ dedi babam. Sıkı sıkı tuttum ben de; o gün bu gün hiç bırakmadım. Başımı kaldırıp gökyüzüne baktığımda yüzlercesi vardı. Sarısı, kırmızısı, mavisi, alacalısı, sonra süslü kuyrukları adeta rüzgârla dans ediyordu. Görmeye değer bir manzaraydı. Uçurtmaları severdim ama asıl sevdiğim uçmaktı sanırım… Tevekkeli değil kaç gece rüyamda semada süzüldüğümü görmüştüm. ‘Sanıyorum ki en sevdiğim hayvanlar, bu yüzden kelebekler…’ Şimdi anlıyorum ki benim sevdiğim şey özgürlükmüş.
Neyse, çevremde bir sürü insan vardı, çoğu benim yaşlarımda yanlarında da ebeveynleri… Ve tabi o kadar insandan çıkan ses, çocuk kahkahaları, ağlayıp zırlamaları, büyüklerin azarlamaları… Tam o sırada yanımdaki çocuk ipi kaçırıverdi elinden, denedi ama yakalayamadı. Uçurtma yalpaladı sonra da düşüverdi. Neden sonra ağlarken gördüm çocuğu; uçurtması kırılmıştı. Dizginleri elinden hiç bırakmamalıydı hayatta, kontrolü kaybederdin, sonra da paramparça olurdu sahip oldukların…
Uçurtmayı çok iyi idare ediyordum ancak benimkinden daha yüksekte olanlar vardı. Çok hırslı bir çocuk değildim, hoş şimdi de değilim. Yine de o gün gözüm yükseklerdeydi. Babam fark etmiş olacak ki ipinden tutup çekmeye başladı. Feryat ettim, benim yükseklere çıkmasını istediğim uçurtma şimdi daha da alçaktaydı. Babam açıkladı: ‘’ Yükseklere çıkmasını istiyorsan ipe asılman, aşağıya çekmen gerekir; ne kadar çok asılırsan o kadar yükseğe çıkar uçurtman.’’ Haklıydı. Sadece uçurtmalar için değil her şey için doğru değil miydi bu tez? Oku en ileriye göndermek için yay son raddeye kadar geriye çekilmez miydi? Hayat hep buydu aslında, bir atılım için önce birkaç adım geriye gideceksin. Hayata asılmak gerekti. Söz dinleyen bir kızdım, hala asılıyorum ipe. Babam ipi bıraktığı anda uçurtmam öyle yükseldi ki ondan yüksekte sadece bir tane uçurtma kaldı. Onu da geçelim istedim ama uçurtmanın ipi ancak bu kadarına el veriyordu. Bu da başka bir kuraldı işte; bazen siz elinizden geleni yaparsınız ama sizin dışınızdaki koşullar hedefinize ulaşmanıza engel olur ama asıl önemli olan ’’Ben elimden gelenin en iyisini yaptım.’’ diyebilmektir.
Uçurtma uçurabilmek için rüzgarla savaş, ona diren, vardığın yüksekliği kabullen… Mutlu olmak için, savaş, diren, kabullen… Yaşamak için, savaş, diren, kabullen… Uçurtma uçurmak yaşamın bir parçası, aynı zamanda da özetiydi; geri kalan her şey gibi…
Çok zevkliydi uçurtma uçurmak. O gün düşündüm: İpe bağlı bir tahta parçası, tamam renkli falan, güzel görünüyor da tam olarak neydi insanı bu kadar mutlu eden? Cevap bulamadım. Şimdi şöyle düşünüyorum o gün gökyüzünde ne kadar uçurtma varsa o kadar da insan vardı aslında. İnsanlar uçurtmalarıyla özdeşleşmişlerdi. Bu yüzden yaptığımız yemeğin beğenilmesini bekleriz, bir sanatçı sanat eserine övgü bekler. İnsan dokunduğu, yarattığı şeyle özdeşleşirdi, aslına bakarsanız insan biraz da dokunduğu şeydi…
Gökte uçan uçurtma, aslında onu uçuran kişidir. Uçurtmaları bu yüzden seviyoruz. Kelebekleri sevişim de bundan…
Bu kurmaca bir öykü, öykü denilebilirse tabi… Aslına bakarsanız hiç uçurtma uçurtmadım ama uçurtma olmuşluğum çoktur. Çünkü bence hayat, ipi tutan el olmaktan çok ipin ucunda olmakta saklı. Uçurtmanızın hep en yüksekte olması dileğiyle…
(Danışanlarıma ithaf edilmiştir.)
Dr. Diyetisyen Ece ÇELİK ATALAY