Ağustos 10, 2024

Satır Arası – Sartre’nin Bulantısı

Yetersizlik duygusu baştan ayağa kadar uzanan siyah bir cüppe gibi. Siyah bu duygu için fazla iddialı, belki bir çürük yeşili. Bir bulantı geldi ve yerleşti, Sartre’nin Bulantı’sı. Belki de okuduklarımız her şeyden daha çok işliyor bize.

Hayat sürekli aynı yerden sınava sokuyor ve biz sorunun cevabını hala öğrenemedik. Çünkü bazı cevaplar kitaplarda yazmıyor, onları kendin-de- bulmalısın.

Yaş aldıkça insan her şeyi daha bir ciddiye alıyor. Bu yetişmişlikle de her şey, en basit şeyler bile, göze imkânsız geliyor. Çünkü yaptığın ya da yapabileceğin şey aklındaki -olması gerekenin- yanından bile geçemez. Daha kötüsü artık daha azıyla mutlu olamıyorsun. Bir mükemmeliyetçinin dramı. Belki hepimiz az çok böyleyiz: Ecce Homo!

Hayat menüsünün üstüne uyarı niteliğinde kocaman puntoyla yazmaları gerekirdi, seçtiğiniz yemeği soğutmadan hemen yiyiniz. Hayatı zamanında tüketmezseniz, o sizi tüketmeye başlar. Bazı adımlar yalnızca acemilikle ve saflıkla atılabilir. Akıllanmanın ve tecrübenin bedeli, cesaretiniz olabilir. Yaş almanın bedeli, cesaret mi? Zaman tecrübeli korkaklar yaratır ve “bu korkaklar” yaşayamaz ancak tükenirler. Üstelik korkakların tükendiğini fark etmesi çoğunlukla zaman alır, küçük aşınmaları görmeyiz. Farkındalık miktarı iyi ayarlanması gereken bir sostur ve fazlası önce yemeğin tadını, ardından da iştahınızı kaçırır.

Menü elinize ilk ulaştığında, garson acımasızdır ve sizi hızlı seçimler yapmaya zorlar. Bir seçim yaptıktan sonra fikrini değiştirmenin maliyeti yüksektir. Maddi kayıplar yerine koyulabilir ancak zaman yalnızca tek yöne akar ve insanoğlunun yegâne savaşı onunladır. Yemeğiniz umduğunuz gibi gelmediğinde yan masaya giden gösterişli bir tabağa bakıp şöyle diyebilirsiniz “Bu, benim tabağım olabilirdi.” Oysa o tabağın tadı hakkında hiçbir fikriniz yoktur. (Bilmediklerimiz hakkında hep bir fikir sahibiyiz.) Yine de birçokları sadece görüntüye bakarak diğerlerine öykünürler. Peki yemeğinizi beğenmediyseniz, yeni bir yemek söyleyecek misiniz? Yolun başında olanlar (hala zamanı olanlar) için bu pekâlâ mümkün, bir ihtimal bu defa şans size gülebilir. Ancak bazen servis gecikebilir, çok bekleyebilirsiniz. Ya uzun bekleyişiniz sonrasında yine umduğunuzu bulamazsanız? Bazılarının sofrası pek azı yenmiş tabaklarla dolar ve sonra bulantı başlar. Peki ya sevmedikleri yemeği yiyerek çoktan doymuş olanlar, yeni bir tabak için hevesleri var mıdır? En kötüsü ise kararsızlardır; restoranın ışıkları sönene kadar öylece otururlar ve diğerlerini izlerler.

Dr. Ece ÇELİK ATALAY

Leave A Comment