Ümit ediyoruz. Her yıl bir sonraki yılı bekliyoruz. Hoş geldin diyoruz. Hoş geldin iki bin bilmem kaç. Ben demiyorum, bundan sonra Hataylıları örnek alacağım misafiri uğurlarken “hoş geldin” diyorlar. Öyle ya, daha karşı taraf ağzını açmadan nereden bileceğiz, hoş mu gelmiş? Umarım hoş gelmişsindir 2025. Bir hoş geldin borcum olsun sana, hak edersen önümüzdeki yıl seni uğurlarken diyeceğim.
“Ümitle malulüzdür, hep bekleriz; hayat da, cevher haline gelen bekleyiştir sadece. Ebediyen askıda kalmaktansa, tarafsız bir ilah ya da kadavra durumuna indirgenmektense, her şeyi bekleriz – Hiçliği bile.” Emil Michel Coran
Bu satırlar, hayatta hep bekleyişler ile sınandığını düşünen benim için bir soluklanma anı. Yalnız değilmişim. Coran direkt olarak hayatı bir bekleyiş olarak tanımlamış. Bekleyişin içinde de bir hareket varmış meğer ve aslında yaşam bu bekleyişlerin toplamıymış. Ama geç ama erken farkındalık bir noktada geliyor. Çoğu zaman olumsuz duyguları pekiştiren farkındalık belki bu defa bir kurtuluş penceresi açar bize?
Her yıl bir şeyler bekliyoruz. Oysa ne geçen yıl bize isteklerimizin hepsini verdi ne de bir önceki. Ama yine de ümit ediyoruz. Çünkü hayat bu, böyle mümkün. Çünkü bizler unutuyoruz. Yanlış anlaşılmasın, bir kusur değil bu aksine bir lütuf.
“Hayat, ancak muhayyilerimizin ve hafızamızın zayıflıklarıyla mümkündür.” Emil Michel Coran
Hayat, yeterince tatminkar olmadığındaysa düşlere sığınıyoruz. Herkes değil tabi, herkes anlamaz düşleri. Bazıları yalnız suyun yüzeyindeki gerçekliklerle yüzerler derinliklere inmezler, derinlik nedir bilmezler bile. Düşçüler ise sıklıkla derinlere dalarlar ve duymazlar sizi. Pessoa düşçülüğü bir adım ileri götürür ve der ki: “Gerçek bir düşçü uyanmaz. Ben hiç uyanmadım.” Ah nasıl öykünüyorum, ben de uyanmasam ya düşümden.
Belki fazla romantik yaklaştım, günümüz dünyasında düşlere sığınmak yerine çoğunluk hazlara sarılır. Bu çağda hedonizm, romantizme hep galip geliyor. Ben taraf değilim, bu savaşa girmiyorum. Prensip olarak savaşlara girmiyorum artık, politika önemli. Başka türlü işler yürümüyor. Biz Şebnem Ferah mıyız, mayın tarlasında yaralı yaralı devam edelim? Ne derlerse “he” deyin. “Çok yaşa” deyin. “Siz bilirsiniz” deyin. Bu gün “ak” dediğinize ertesi gün… Neyse işte azıcık politik olun. Tut nefesini şimdi dalışa geçiyoruz. Bak balıklar çok güzel. Nolur 5 dakika daha uyuyayım.
Ne idealizmden ne de romantizmden geçebiliyor, yaralı yaralı devam ediyoruz. Olsun. Düş kurmaya devam. Neye inanırsanız, o sonunda gerçekliğiniz. Gün batımını görmek için İstanbul’a gitmeye gerek yok, gözümüzü kapatınca da görebiliriz gün batımını. Yeterince derin dalarsak da duymayız karga seslerini.
Çilek tadında bir yıl diliyorum.
Dr. Ece ÇELİK ATALAY
01.01.2025